BIRAKIN ÇİFTÇİYİ, ÜRETİCİNİN BİLE FUARDAN HABERİ OLMUYOR


** ÜRETEN ÇİFTÇİ CEZALANDIRILIDI

** TÜRKİYE. SADECE AVRUPA'NIN DEĞİL DÜNYANIN DA ŞAMPİYONU OLACAKTIR

2017 Hayvancılık ve Tohum Fuarı için TÜYAP'ın düzenlemiş olduğu fuara Saadet Partisi olarak katılım gerçekleştirdik. Fuar alanı içerisinde birçok firma ile görüştük ve şu kanaatlere vardık.

Hayvancılık ve Tohum Fuarı tarım fuarından ayrılarak; çiftçiyi fuar alanına birden çok kez gelme mecburiyetinde bırakmış, fuar alanında stant açan firma sahiplerine bir yük bindirilmiş ve fuar hareketsiz geçmiştir.

Fuar tarihinin çiftçinin hasat zamanına denk getirilmesi ve ekim zamanından sonra olması üreticinin ve çiftçinin katılımının düşük olmasına yol açmış ve üreticinin satış döneminden çok daha geç bir zamana bırakılmıştır.

Fuarın reklamının diğer fuarlardaki gibi büyük bir şekilde yapılmaması insanların fuardan habersiz kalmasına olanak sağlamıştır. Hatta fuar alanında görüştüğümüz birçok firma çalışanı ve sahibi fuardan sadece bir veya iki gün önce haberi olduğunu belirtmektedir. Bırakın çiftçiyi, üreticinin bile fuardan haberi olmuyor.

Fuar alanında bulunan firmaların, fuardan önce yönetimle görüştüklerinde daha hareketli bir fuar olacağını, yerel bazda katılım dışında ulusal bazda da katılım gerçekleşeceğini öğrenmişler ama yönetimin söylediklerinin aksine yerel bazda dahi neredeyse hiç katılım olmamıştır. Yerel esnafında tam iş zamanı olduğu için fuara katılmak isteseler de katılamamışlardır. Bazı üreticiler, tanıdıkları esnafları çağırmış olsalar bile esnafların iş sezonundan dolayı buna sıcak bakmamışlardır.

Bu sebeplerle buradan TÜYAP yönetime sesleniyor ve bu konulara daha çok elzem gösterilmesini rica ediyoruz.

Tabi problemler sadece bunlarla da sınırlı değil. Tarım ve hayvancılık alanındaki elzem meseleleri de sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Konya'mız tahıl ambarı, Türkiye'miz ise Tarım ve Hayvancılık alanında kendi kendine yetebilen ender ülkelerden birisi olduğunu biliyoruz. Ancak ne yazık ki, ülkemiz, büyük bir ithalatla küçük bir havuzda boğuluyor.

Tarım ve hayvancılık için hükümet birçok destek veriyor. Bunu inkâr edemeyiz. Ancak, bu kadar desteğe rağmen niçin hala buğday ve et ithal eden ülke konumundan kurtulamıyoruz. Yoksa, Tarım ve Hayvancılıkta bir devlet politikamız yok mu?

Tarıma verilmesi gereken destekler açıklanmazken, 2019'a kadar ne kadar buğday, arpa, mısır, pirinç ya da kaç baş hayvan veya kaç ton et ithal edileceği Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edildi. Bakanlar Kurulu son aylarda 3 önemli kararname yayınlandı. Bu kabul edilebilir değil.

Çıkarılan kararnameler Çiftçiyi cezalandırıyor... İlki 27 Haziran'da yayınlandı. Canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 135'ten yüzde 26'ya düşürüldü. Kırmızı ette yüzde 225 ile yüzde 100 olan gümrük vergisi yüzde 40'a düşürüldü.

Yüzde 130 gümrük vergisi olan 3 üründen; buğdayda yüzde 45'e, arpada yüzde 35'e ve mısırda yüzde 25'e indirildi. Ve ne yazık ki bu kararlar, tam çiftçi buğday ve arpayı hasat ettiği bir dönemde alındı. Fiyat düştü. Çiftçi emeğini zararına satmak zorunda kaldı. Üreten çiftçi cezalandırıldı.

İlk kararnamenin yayınlanmasından bir ay sonra 29 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazete 'de iki kararname daha yayınlandı. İlkinde, Et ve Süt Kurumu'na gümrüksüz yani sıfır gümrükle 90 bin ton kırmızı et, 500 bin büyükbaş ve 475 bin küçükbaş olmak üzere 975 bin baş canlı hayvan ithalat yetkisi veriyor. Ve yine kararnamede, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne 750 bin ton buğday,700 bin ton arpa,700 bin ton mısır ve 100 bin ton pirincin yine sıfır gümrükle ithalat yetkisi veriliyor.

Bu iki kararname ne zaman yayınlandı? Yine buğday, arpa ve mısırda hasat devam ederken çıkarıldı. Üretici ikinci kez cezalandırıldı.

Geçen yıl 20 bin küçükbaş hayvan ithal edildiği açıklanmıştı. Şimdi İthalat kararnamesi ile Et ve Süt Kurumu'na 475 bin küçükbaş hayvan ithalatı için yetki verildi. Yani bu ithalatın tamamı gerçekleşirse küçükbaş hayvan ithalatı yüzde 2375 artmış olacak.

Geçen yıl 20 bin baş koyun ve keçi ithal eden Türkiye, 2018 sonuna kadar 475 bin küçükbaş koyun ve keçi ithal edecek. Peki, neden?

Kararnameye bu sayıları yazanlar Türkiye'yi üretimden tamamen koparmak mı istiyorlar?

Et ve Süt Kurumu'na verilen 90 bin tonluk kırmızı etin karşılığı 304 bin baş hayvana denk geliyor. Yani, toplamda Et ve Süt Kurumu'na 1 milyon 279 bin baş canlı hayvan ithalat yetkisi veriliyor. Bu ithalat gerçekleşirse canlı hayvan ithalatında Türkiye, sadece Avrupa'nın değil dünyanın da şampiyonu olacak. Geçen yıla göre, canlı hayvan ithalatı en az yüzde 100 artmış olacak.

Bu politikalarla biz kendi çiftçimize değil ancak başka ülkelerin çiftçisine destek vermiş oluyoruz.

Dünyada en fazla canlı hayvan ithal eden ikinci ülkeyiz. 2011-2015 döneminde 1.4 milyon büyükbaş hayvan ithalatı yapıldı.

Böyle giderse, enflasyon değil çiftçi ve üretici sıfırlanacak. Bu veriler, tarım ve hayvancılık politikasının çöktüğünün göstergesidir.

Türkiye polemik siyasetinden dolayı gerçek gündemine bir türlü dönemiyor. Gerçek gündemimiz çöken ekonomidir. İşsizlik gerçeğidir. Artık sürdürülemeyen iç ve dış borçtur. İşte Türkiye'nin gerçek meselesi üreten değil, tüketen ekonomi modeli olmuştur. Bitirilen tarım, yok edilen hayvancılık ülkemizin asli gündemi olmalıdır.

 

PEKİ, "TARIM VE HAYVANCILIK"TA ÇÖZÜM NE?

Çözüm en başta söylediğimiz gibi, üreticiye verilen birçok farklı destek var, ama bu desteklerin şekli yanlış.

Bugüne kadar bu desteklerle sorun çözülememiş bilakis kangren halini almıştır. Asıl çözüm, ürüne destek verilmeli, tarım ve hayvancılığın sürdürülebilir olması için, üreticinin ürünü değerinde alınmalıdır.

 

Şuayip KOÇAK

Saadet Partisi

Meram İlçe Başkanı

 

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar